dildersi
  Anlatım Türleri
 
1)Öyküleyici Anlatım

Öyküleyici anlatım, yaşanmış ya da yaşanması mümkün olayların yer, zaman ve kişilerle anlatılmasında kullanılan bir anlatım yoludur. Öyküleyici anlatım için bir hareketin, bir olay akışının olması gerekir. Bu anlatımda varlıklar, nesneler bir akış, bir değişme ve gelişme içinde verilir. Olayın olduğu yerde zaman da söz konusudur.

Öyküleyici anlatımda olay, belli bir zaman diliminde, bir kişi kadrosuyla başlar, gelişir ve bir sonuca ulaşır. Öyküleyici anlatımda her şey hareket hâlinde verilir; varlıklar, durumlar yaşamın akışı içinde gösterilir, bir durumdan başka bir duruma geçiş vardır. Olayların gelişimi ve birbirine bağlanışı hareket öğesiyle sağlanır.

Kişi

Kişi, öykü ve romanın temel öğesidir. Kişi; öykü ve romanda anlatılan olayları yaşayan kişilerdir. Roman ve öykülerde çoğunlukla olaylar insan etrafında gelişir. Kişi, olaylarda etkindir. Öykü ve romandaki kişilere “öykü veya roman kahramanı” da denir.

Olay / Olay Zinciri / Olay Örgüsü

Bir arada bulunmak zorunda olan en az iki kişinin veya iki kişi yerine geçen kavram veya varlığın bireysel farklılıklar sebebiyle karşı karşıya gelmesi veya çatışması sonucu ortaya çıkan eyleme “olay” denir. Olayın ortaya çıkardığı eylem zincirine de ‘olay zinciri” denir.

Olay örgüsü, olaylar arasındaki bağlantılar ve olayların birbirini izleme sırası anlamına gelmektedir. Olay örgüsü; konunun, kişi-mekân (yer) gibi öğelerin dikkate alınarak örülmesi, işlenmesi, kurgulanması, konuya biçim verilmesi demektir.

Her öyküleyici anlatımda anlatılacak veya gösterilecek bir olay veya olay örgüsü bulunur. Kurmaca olmayan metinlerde (anı, biyografi…) olay örgüsü değil olay zinciri söz konusudur. Olay; yaşanmıştır veya yaşanması mümkündür. Olay örgüsü ise tasarlanmış, hayal edilmiş bir olaydan hareketle gerçekleştirilen bir düzenlemedir.Roman ve hikâyelerde iki tür olay örgüsü görülür.

Düz olay örgüsü: Olayların düz bir sıra hâlinde, kronolojik olarak anlatıldığı olay örgüsüdür.

İlmekli olay örgüsü: Olay akışının iç içe olduğu, arada bir geçmişe dönük olayların anlatıldığı metinlerde görülen olay örgüsüdür.

Mekân (Yer)

Öykü ve romanda anlatılan olay, değişik mekânlarda (yerlerde) geçer. Bu yerler, doğal çevrelerdir. Bu doğal çevreler; kırsal bölgeler, kent, varoş, bir ada, bir ev… olabilir.

Biz o güne kadar istasyona tren beklemeye, tren karşılamaya hiç gitmemiştik. İlgili memurlara sorup bilgi almak da gelmiyordu aklımıza… Bu sırada bir siren sesi işittik, trenin istasyona girmekte olduğunu gördük.

Bu metindeki yer, tren istasyonudur.


Zaman

Zaman, öykü veya romanda anlatılan olayın geçtiği süredir. Zaman, uzun bir süreyi içine alabileceği gibi, kısa bir zaman diliminden veya bir günden ibaret de olabilir. Roman ve öykülerde zaman “geçmiş zaman / şimdiki zaman / gelecek zaman / geniş zaman” olarak da karşımıza çıkar.

Kâhya köyün meydanından geçip diğer uçtaki çıkış kapısına vardı. Kapı kapalıydı. At üzerindeyken onu açamazdı. Birilerini çağırdı. Fakat kapıyı açmak için kimse gelmedi. Bunun üzerine kendisi attan inip kapıyı açtı. (Bir Gencin
Dramı, Lev Tolstoy)

Bu metindeki zaman, görülen geçmiş zamandır.

Anlatıcı

Hikâyeyi anlatan kişiye anlatıcı denir. Öyküleyici anlatımda bir anlatıcı bulunur. Edebî metinlerden öykü ve romanda anlatıcı yazar tarafından oluşturulmuş kurmaca bir kişidir. Sanat metinlerinde (öykü ve romanda) anlata kurmaca kişi; öğretici öyküleyici metinlerde (anı, otobiyografi, biyografi, günlük) ise gerçek bir kişidir.

Öykülemede iki farklı anlatıcı vardır. Öykü ve roman gibi kurmaca eserlerde olaylar bu iki anlatıcı tarafından anlatılır.


a. Birinci kişili anlatım: Yazar olayları kendisi yaşamış, görmüş gibi anlatır. Fiiller çoğunlukla birinci tekil kişiye (ben) göre çekimlenir.

b. Üçüncü kişili anlatım: Yazar, olayları üçüncü kişinin (o) başından geçmiş gibi anlatır. Yazar, olayların gözlemcisidir. Yazar, olayları kahramandan “o” diye söz ederek anlatır. Fiiller çoğunlukla üçüncü tekil kişiye (o) göre çekimlenir. Görülen geçmiş zaman (-dili geçmiş zaman) kipi kullanılır.Yazar romanındaki olayları değişik bakış açılarından yararlanarak yazabilir. Bir metnin bakış açısını bulabilmek için “Olaylar kimin gözünden ve kime göre anlatılıyor?” sorusu sorulur.

Anlatıcı Bakış Açıları
Anlatmaya bağlı metinlerde, dolayısıyla roman ve hikâyelerde üç tip anlatıcı ve bakış açısı vardır. Sanat metinlerinde anlatıcı; olayı, mekânı, kişileri ve zamanı üç temel bakış açısının birinden hareketle anlatır. Bu bakış açıları şunlardır:

a. Kahraman anlatıcının bakış açısı: Yazar (anlatıcı), romanın temel kahramanlarından biridir. Olayların merkezinde yer alan yazar (kahraman) olayları kendi bakış açısından anlatır. Burada anlatıcı, olayları kahraman kadar bilir. Anlattıkları; gördükleri, duydukları ve bildikleri ile sınırlıdır. Olaylar, düşünceler romanın kahramanı olan anlatıcının ağzından, birinci kişinin ağzından (ben) verilir.

b. Gözlemci anlatıcı bakış açısı: Yazar, olayın kahramanlarından biri değildir ve olayların içerisinde yer almaz. Anlatıcı (yazar), olup biteni kamera sessizliğiyle arkadan izler.

Bu bakış açısında yazar, gözlemci (müşahit) konumundadır. Olayları yansız bir şekilde, gözlemlerinden hareketle anlatır. Yazarın bildikleri, kahramanın bilgilerinden daha azdır. Bu bakış açısıyla yazılmış hikâye ve romanlarda gizli bilgilere, duygulara, hayallere ve kişilerin iç dünyasındaki çatışmalara yer verilmez. Olaylar üçüncü kişinin ağzından (o) anlatılır.

c. Hâkim (tanrısal) bakış açısı: Anlatıcı (yazar) olayların içinde yer almaz ve olaylara karışmaz. Anlatıcı her şeyi bilir, kişilerin zihinlerinden geçenleri, geçmişte yaşadıklarını, onların en gizli bilgilerini bütün ayrıntıları ile bilir ve olayları bu bilgiler eşliğinde anlatır. Yazar, olayın kahramanlarından daha fazlasını bilir. Bu bakış açısıyla yazılan metinlerde anlatım üçüncü kişinin ağzından (o) yapılır.

2)Betimleyici Anlatım

Betimleme, bir yerin, bir varlığın özelliklerini, bu özelliklerin duyularımızda uyandırdığı izlenimleri sözcükler aracılığıyla, gözümüzde canlanacak şekilde anlatmadır. Betimlemede içinde bulunulan ortam, varlık ve durumlar donmuş olarak ele alınır. Burada varlıklar birer resim, birer fotoğraf olarak vardır. Betimlemeden yararlanılarak yapılan anlatıma ‘betimleyici anlatım” adı verilir. Betimleyici anlatımda sıfatlar çok kullanılır. Bunlar, betimlemesi yapılan varlıkların niteliklerini karşılayan sözcüklerdir.

a. İzlenimsel (Sanatsal) Betimleme
Edebi eserlerde okuru etkilemek, okuyanda güzellik hissi uyandırmak için yapılan betimlemelere izlenimsel (sanatsal) betimleme denir. Bu betimlemede varlıkların nitelikleri, bu niteliklerin duyularımız üzerinde uyandırdığı izlenimler belirtilir.

İzlenimsel betimlemede, düşüncelerimize görünürlük kazandırma, anlatımı renklendirme, okuyucunun hayal gücünü kamçılama amaçlanır. İzlenimsel betimlemede özel ayrıntılar üzerinde durulur. Ayrıntılar arasından seçme yapılıp en belirleyicisi öne çıkarılır. Bilgiler duyusal, izlenimsel bir sıra içinde, kişisel yorum yapılarak verilir.

b. Ruhsal Betimleme

Bir kimsenin, bir şeyin yazılı olarak betimlenmesidir. İnsanların duygularını, düşüncelerini, beğenilerini, tutkularını, alışkanlıklarını kusurlarını… tanıtan betimlemedir. Bu betimlemede kişinin iç dünyasından söz edilir. Görsellikten çok, sezginin ağır bastığı bu betimlemeler sadece insanlara özgüdür.

c. Fiziksel Betimleme
Kişinin; boyu, ağırlığı, göz rengi, saçları, vücut yapısı, konuşma biçimiyle anlatıldığı betimlemedir. Fiziksel betimlemede kişinin belirgin, çarpıcı özellikleri kalın çizgilerle gözlemden yararlanılarak anlatılır. Burada amaç, fiziksel betimlemesi yapılan kişiyi sözcüklerle âdeta resim çizerek okurun gözünde canlandırmaktadır. Bu tür betimlemede yazar nesnel olabileceği gibi gözlemlerine duygularını da katabilir.

d. Açıklayıcı Betimleme
Okura bilgi vermek amacıyla genel ayrıntılar üzerinde durularak yazılan betimlemedir. Ayrıntılar yansız olarak, olduğu gibi fotoğrafsal bir gerçeklikle, kişisel duygu ve düşünceler katılmadan verilir. Asıl amaç, sanat yapmak değil, bir konu hakkında bilgi vermektir. Yazar, herkesin görebileceği nesnel gerçekle ilgilenir. Bir mimari yapı, yeryüzü şekilleri, beynin çalışma sistemi gibi konularda yapılan betimlemeler bu türdendir.

e. Simgesel Betimleme
Bir kavramı veya varlığı, okurun yorumu ile ulaşacağı şekilde betimlemedir.

3)Coşku ve Heyecana Bağlı

İnsan duygu, düşünce ve hayallerini söz, yazı, resim gibi değişik yollarla ifade eder. Bu ifadeyi bazen anlatma, bazen gösterme, bazen de coşkuyla dile getirme şeklinde yapar. Bu anlatımlarda coşkuyla dile getirme insan hayatında önemli bir yer tutar. Çünkü insanın heyecanlarını ve coşkularını ifade etmek için düzenlenen metinlerde daha çok, coşku ve heyecana bağlı anlatım kullanılır.

Coşku ve heyecana bağlı (lirik) anlatım, üzüntü, sevinç, heyecan, taşkınlık gibi temaların coşkulu bir şekilde ifade edilmesidir. Coşku ve heyecana bağlı anlatım daha çok şiirde kullanılmıştır.

Coşku (Lirik) ve Heyecana Bağlı Metinlerin Ortak Özellikleri

  • Daha çok, şiir ve hitabet (söylev)’te kullanılır.
  • Sözcükler daha çok yan ve mecaz anlamda kullanılır.
  • Duygu, coşku ve heyecanların ifade edilmesi esastır.
  • Dil, daha çok, heyecana bağlı işlevde ve şiirsel işlevde kullanılır.
  • İmgelerden, söz sanatlarından ve ahenk unsurlarından yararlanılır.
  • Kişi, zaman, mekân, olay ve olay örgüsü gibi öğelere pek yer verilmez.
  • Okuyucuyu heyecanlandırmak, hüzünlendirmek, sevindirmek, coşturmak amacıyla düzenlenir.
4)Destansı Anlatım

“Epik” kavramı Yunanca “epope” sözcüğünden türetilmiştir. Tarih öncesi dönemlerle ilgili “tanrı, tanrıça, yarı tanrı ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları ele alıp işleyen şiirlere epope (destan) denir. Bu tür metinlerde epik (destansı) anlatımdan yararlanılır.

Destanların büyük bir bölümü yazı öncesi çağlarda oluşmuştur. Bundan dolayı destanlar sözlü verimler arasında yer alır. Hemen bütün toplumlarda destanların önemli bir yeri vardır. Destanlar, millet hayatında derin izler bırakan savaş, göç gibi önemli tarihî ve toplumsal olayların, kahramanlıkların hikâye edildiği şiirlerdir. Epik şiir türü içinde yer alan destanlarda, olağanüstü özellikleri olan kahramanların, tanrıların savaşları yanında, eski çağ insanlarının yaratılış konusundaki düşünceleri, milletlerin çeşitli özlemleri, hayalleri anlatılır. Destanlar, anlatma ve dinleme ihtiyacından doğmuş, sözlü gelenek içinde ağızdan ağıza aktarılarak gelişimini sürdürmüş ve sonradan yazıya geçirilmiştir.

Destanlar, bir yönüyle halk gözüyle görülüp duyulan olayların, onun hayaliyle ortaya çıkan masallaştırılmış tarihsel metni özelliği gösterir. Destanların olağanüstü öğeler içermesi, onların bütünüyle tarihsel gerçeklerden kopuk olduğu anlamına gelmez. Olağanüstü öğeler bir kenara bırakılacak olursa destanların milletlerin tarihini aydınlatan önemli bir kaynak olduğu görülür.


5)Emredici Anlatım


Kesinlik, vazgeçilmezlik, emir ve yasaklamalar içeren cümlelerde emredici anlatım söz konusudur. “Zincir takmadan yola çıkmayınız!”, “İnşaata beresiz girilmez!” cümleleri emir ve yasaklar içermesi nedeniyle emredici anlatıma örnektir.

Emredici anlatımın söz konusu olduğu cümleler, bir işin nasıl yapılması gerektiğine ilişkin talimatlar içerir. “Emniyet kemeri takmadan yola çıkmayınız!” cümlesinde yolcuları emredici bir anlatımla yönlendirme söz konusudur. “Sen zor durumda olanlara yardım et ki başkaları da sana zor gününde yardım etsin.”, sözü bir deneyimi emredici bir dille ifade etmektedir.

Emredici Metinlerin Özellikleri
  • Öğretici, açıklayıcı ve öğüt verici yönleri ağır basar.
  • Trafik kuralları ile kimi eşyaların ve ilaçların kullanma kılavuzları, yemek tarifleri emredici anlatıma örnek olarak verilebilir.
  • Sosyal yaşamın düzenlenmesinde yararlanılır.
  • Dil, alıcıyı harekete geçirme işleviyle kullanılır.
6)Öğretici Anlatım

Öğretici anlatımla oluşturulan metinler, açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır. Bu metinlerde söz sanatlarına, dilin bünyesine mal olmamış yan anlam ifade eden kelime ve kelime gruplarına yer verilmez. Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.

Öğretici anlatımın kullanıldığı metinlerde anlatım nesnel özellik taşır, açıklık ve kesinlik önemlidir. Alanında gerekli bilgi birikimine sahip kimseler tarafından hemen anlaşılacak şekilde metinler oluşturulur. Yazar, konuyu duygularını işe karıştırmadan açıklamaya çalışır. Grafik, plan, çizelge, tablo vb. dil dışı öğeler ve konu ile ilgili terimlerin kullanılması da söz konusudur.

Öğretici Anlatımın Özelliği
  • Dil, “göndergesel” işlevde kullanılır.
  • Söz sanatlarına, dilin bünyesine mal olmamış yan anlam ifade eden kelime ve kelime gruplarına yer verilmez.
  • Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir.
  • Daha çok nesnel cümleler kullanılır.
  • Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır.
  • Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir.
  • Gereksiz söz tekrarı yapılmaz.
  • Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
  • Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
  • Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
  • Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır.
  • Tarihî metinler, felsefi metinler, bilimsel metinler ve diğer öğretici metinlerde kullanılır.
7)Açıklayıcı Anlatım

Açıklayıcı yazılarda bir sorun ortaya konur. Bu yazılar, sorunu ortaya koyan cümle veya cümlelerle başlar. Sorunu çözümleyen açıklamalar, örnekler, karşılaştırmalar ile devam eder. Özetleyip veya yargı bildiren ifadelerle sonuçlanır.

Açıklayıcı anlatımla oluşturulan metinlerde, dilin göndergesel işlevinde ve kelimelerin gerçek anlamlarında kullanılmasına özen gösterilir. Açıklayıcı anlatımda kesin ve açık ifadenin önemi büyüktür.
Tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma; örneklendirme, benzerlik ve karşıtlıklardan yararlanılarak metinler düzenlenir. Bu metinlerde ifadenin açık olması gerekir.

Açıklayıcı Anlatımın Özelliği
  • Dil, “göndergesel işlev”de kullanılır.
  • Söz sanatlarına, sözcüklerin mecaz ve yan anlamlarına yer verilmez.
  • Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
  • Yazarın bakış açısı metne yansır.
  • Daha çok, fıkra, makale, deneme, sohbet, eleştiri vb. edebî yazılarda kullanılır.
8)Tartışmacı Anlatım

Tartışmacı anlatımda düşünce ve kanıları değiştirmek söz konusudur. Anlatıcı öne sürülen düşünce, duygu ve kanılara katılmıyorsa onları inceler, değiştirmek ister. Karşı çıkış, değiştirmek isteyiş, değiştirmek istediklerinin yerine ileri süreceği görüşler yeni bir anlatım biçimini gerektirir.

Tartışmacı anlatım biçiminde düşünceyi geliştirirken ilişki kurma,
karşılaştırma, kanıtlama ve tanık gösterme gibi yöntemlerden birine ya da birkaçına başvurulur. Metinlerde birbirine karşıt iki düşünce ele alınabileceği gibi bir düşüncenin iki yönü de ele alınıp işlenebilir. Bir düşüncenin doğrulanması, savunulması ya da bir düşünceye karşı çıkılması amaçlanan metinlerde iki görüş vardır. Bunlar tez ve antitez olarak tanımlanır. Tez, karşı çıkılan görüştür. Antitez ise yazarın bu düşünceye karşı ortaya koyduğu görüştür. Yazar iki görüşü birbirine bağlamak için. “ama, fakat, lakin, ancak, yalnız, oysa” gibi karşıtlık bağlaçlarından faydalanır. Metin savunma amaçlıysa önce savunulan görüş ortaya konur. O hâlde, çünkü, öyleyse gibi destekleme, açıklama bağlaçları kullanılır.

Tartışmacı Anlatımın Özellikleri
  • Dil, “göndergesel” işlevde kullanılır.
  • Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.
  • Tartışmacı anlatımda okurla sohbet ediyormuş gibi bir dil kullanılır. Yazar düşüncelerini soru cevaplarla ortaya koymaya çalışır.
  • Açıklayıcı anlatımda bir düşünce verilir. Tartışmacı anlatımda ise düşünceye okurun inandırılmasına çalışılır.
  • Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür.
  • Gereksiz ifadelere yer verilmez.
  • Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmaz.
  • Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur.
  • Savunulan ve karşı çıkılan görüşlere yer verilir.
  • İki farklı bakış açısının olduğu konular bu türde işlenmeye daha elverişlidir.
  • Fıkra, deneme, makale, röportaj gibi öğretici metinlerde kullanılır.
  • Yeteneğe, bilgi ve deneyime göre yöntem belirlenir.
  • Eleştirici bir bakış açısı kullanılır.
9)Kanıtlayıcı Anlatım

Ortaya atılan herhangi bir konu, düşünce, görüş veya yargının okuyucu veya dinleyiciye kanıtlama (ispatlama) yolu ile anlatılması için uygulanan bir anlatım türüdür. Genellikle makale, eleştiri, röportaj gibi yazılı; konferans, açık oturum, münazara gibi sözlü anlatımlarda kullanılır.

Kanıtlayıcı Anlatımın Özellikleri
  • İnandırma, aydınlatma, kendi görüşünü kabul ettirme amaçlanır.
  • Kavramları tanımlama ve açıklama önemlidir.
  • Okuyucu ve dinleyiciyi ikna etmek, düşündürmek ve üzerinde durulan konudan uzaklaşmamak için bazı kelime, kelime gruptan ve cümleler tekrar edilir.
  • Konuşmacı ve yazar konuyu aydınlatmak maksadıyla farklı kişilerin düşüncelerine başvurur.
  • Sözcükler ve sözcük grupları gerçek anlamında kullanılır.
  • Dil, “göndergesel” işlevde kullanılır.
  • “Tanımlama, örneklendirme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma” gibi düşünceyi geliştirme yollarından faydalanılır.
  • Kanıtlayıcı anlatımda hitap edilen toplumun kültür düzeyi ve beklentileri önemlidir.
10)Düşsel Anlatım

Düş ya da rüyâ, uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütününe verilen isimdir. Düş kelimesi gerçek olmayan şeyler için, imge için de kullanır. Gerçekleşmesi istenen şeyler, umutlar için de düş kelimesi kullanılabilir. Düşsel kelimesi ise düşle ilgili olan, hayali şeyler için kullanılır. Bu yüzden düşsel ya da fantastik anlatım gerçek olmayan, hayalî anlatım demektir.

İmgeye dayalı, hayali, olağanüstü olayların anlatımında düşsel (fantastik) anlatımdan yararlanılır. Düşsel ya da fantastik anlatımda olay, konu ve kişiler olağanüstü niteliklere sahiptir. Bu anlatım türünde hayal ürünü olaylar belli bir plan çerçevesinde anlatılır.

Düşsel (fantastik) anlatımda zaman öğesi bazen “zaman ötesi” bir özellik gösterir; belirli veya belirsiz olabilir. Örneğin masallarda zaman öğesi “bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde”, “zamanın birinde” gibi sözlerle ifade edilir. Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere düşsel anlatımda söz konusu olan zaman hayali bir zamandır.

Düşsel (fantastik) anlatımda mekân gerçekte olmayan, gündelik yaşamda ulaşma olanağı bulunmayan, olağanüstü bir yerdir. Kimi zaman Kaf Dağı’nın ardıdır, kimi zaman periler ülkesidir, kimi zaman da devlerin, cinlerin yaşadığı hayali bir yerdir. Söz konusu mekân, anlatıcının hayal dünyasında yarattığı bir mekândır.


11)Gelecekten Söz Eden Anlatım

Yaşadığımız andan daha ilerideki zaman dilimini gelecek olarak ifade ederiz. Zaten “gelecek” kelimesi, zaman bakımından ileride olan, daha gelmemiş, yaşanacak zamanlar için kullanılır. Gelecekten söz eden anlatıma da geleceğe yönelik duygu, düşünce ve beklentilerin dile getirildiği anlatım diyebiliriz.

Gelecekten Söz Eden Anlatımın Özellikleri
  • Beklentiler, tahminler ve varsayımlar üzerine kurulur.
  • Olandan çok, olması istenen veya beklenen olaylar anlatılır.
  • Verilerden yola çıkılarak geleceğe yönelik tahminlerde bulunulur.
  • Yaşanan andan daha sonraki bir zamanda gerçekleşecek olay ve durumlardan söz edilir.
  • Anlatımda kullanılan fiiller ya gelecek zaman kiplidir ya da fiilin kipi, gelecek zaman anlamı taşır.
12)Söyleşmeye Bağlı Anlatım

İki veya daha fazla kimsenin, bir konu üzerinde, karşılıklı konuşturulmasına söyleşmeye bağlı (diyalog) anlatım denir. Söyleşmeye bağlı anlatımda iki kişinin karşılıklı konuşmasına “diyalog”, kişinin kendi kendine yaptığı konuşmaya ise “monolog” denir.

Söyleşmeye Bağlı Anlatımın Özellikleri
  • Jestler, mimikler ve bedensel davranışlar anlatımı destekler.
  • Karşılıklı konuşmaların seviyesi, bağlama ve konuşan kişilere göre değişir.
  • Görme ve işitme duyularıyla ilgili ayrıntılardan yararlanılır.
  • Vurgu ve tonlama anlatımın etkisini artırır.
  • Söyleşmenin yeri, zamanı, biçimi, sahneye giriş, sahneden çıkış gibi unsurlar söz konusudur.
  • Tekrarlar ifadeyi kuvvetlendirir.
  • Dil, göndergesel veya sanatsal işlevde kullanılır.
13)Mizahi Anlatım

İnsanın gülmesine sebep olabilecek olayların, durumların, karşılaştırmaların, kelime ve kelime gruplarının mizaha başvurularak anlatılmasıdır. Mizahi anlatımda amaç, okuyucuyu düşündürmek ve eğlendirmektir. Bu anlatımın diğer bir amacı da eleştiridir. Kişilerin, kurumların, toplumların eksik, kusurlu, hatalı söz ve davranışları mizahi anlatımla eleştirilir. Bu eleştiriyle eksikliklerin, hataların, kusurların ortadan kaldırılması amaçlanır.

Mizahi unsurları oluşturmada karşılaştırmalar, durumlar, hareketler, kelime ve kelime gruplarından da yararlanılabilir. Bu anlatımda dil, bir olayı anlatmak için kullanılır.

Mizahi Anlatımın Kullanıldığı Metin Türleri

Karagöz, orta oyunu, meddah, köy seyirlik oyunu” gibi geleneksel tiyatro türlerinde mizahi anlatımdan bolca yararlanılır. Bu türlerin ortak yönü gülmecenin şive taklitlerine ve dil oyunlarına dayanmasıdır. Bu türler doğaçlamayla gelişir. Önceden belirlenen yazılı bir metne bağlı kalınmaz. “Komedi” türü tiyatrolar, “taşlama” ve “hiciv” türündeki şiirler, “fıkralar” mizahi anlatıma ait unsurları içerir. “Roman, hikâye, tiyatro, sohbet, deneme” gibi türlerde yer yer mizahi anlatıma başvurulur. Bu türlerde kalem oynatan sanatçılar anlatımı etkili kılmak için mizah unsurundan yararlanabilir. “Karikatürler” de mizahi anlatımın içinde yer alır.

Mizahi Anlatmın Özellikleri
  • Olayların gülünç, alışılmadık ve çelişkili yönleri yansıtılır.
  • Okuyucuda uyandırılmak istenen etkiye göre düzenlenir.
  • Ses, hareket, konuşma ve görünüş taklitleri mizah unsuru olarak kullanılır.
  • Mizahi unsurlarda abartı ve gerçekten sapma vardır.
  • Mizahi unsurları oluşturmada karşılaştırmalar, hareketler, kelime ve kelime gruplarından yararlanılabilir.
  • Dil daha çok, sanatsal (şiirsel) işlevde kullanılır.


 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol