dildersi
  Sanat Metinleri
 
1)Fabl

Bir tür küçük öyküdür. Olaya dayalı bir anlatımı vardır. Hayattan alınan küçücük kesitler, hayvanlar ya da bitkiler arasında geçmiş gibi anlatılır. Bugün daha çok çocuk edebiyatında yer alan fablların, toplumu eğitici; örneklendirme ile kötü davranışlardan caydırıcı özelliği ile eskiden büyükleri eğitmede de kullanıldığı sanılmaktadır.

Fabllerde soyut konular, olay plânıyla hem somutlaştırılarak hem de hareket kazandırılarak işlenir. Olaylar bizi güldürürken eğitir. İnsanlar arasında geçen iyi-kötü, cesur-korkak, dürüst-ikiyüzlü, gözü tok-aç gözlü... vb. çatışmalar; bu niteliklerin yakıştırıldığı hayvan kahramanlar arasında geçmiş gibi gösterilir.Fablin de dört ögesi vardır; kişiler, olay, zaman, yer.

Kişiler: Fablin konusu olan olay, kişileştirilmiş en az iki hayvanın başından geçer. Bunlardan biri iyi ahlâklı bir tipi, diğeri kötü ahlâklı bir tipi canlandırır.Fablde ikinci derecede kişiler çok azdır, bazen yoktur. Kişi betimlemesi yoktur.Kahramanlar arasında tilki varsa biz onu kurnaz insan yerine koyarız; arslan varsa cesaretine güvenen biri yerine koyarız. Kısa olay bile bütün yönleriyle değil, yalnızca fable konu olan yönüyle tanımlanır. Derinlemesine duygu çözümlemelerine yer verilmez. Fabllerde bir de anlatıcı kişi vardır. Bu kişinin de betimlemesi yapılmaz, cinsiyeti verilmez. Anlatıcı kahramanları izler, dersini alır. Böylece dinleyen ile aynı görüşü paylaşır.

Olay: Fablin konusu insan başına gelebilecek her hangi bir olaydır. Olay,kahramanın eyleme dönüşmüş beğenme, istek, özlem, öfke, korku... gibi tutkuya dönüşmüş duygularından doğar. Fablin gövdesini bir olay oluşturur, asıl önemli olan fablin anlatılış nedenidir. Buna "ders" denir. Fabl plânı dört bölümdür: Serim, düğüm, çözüm, öğüt.

Serim: Olayın türüne, çıkarılacak derse göre kişileştirilmiş hayvanlar veçevre tanıtımının yapıldığı bölümdür.
Düğüm: Olay o çevrede verilmek istenen derse göre gelişir. Kısa ve sıkkonuşmalar vardır. Hemen birkaç konuşma ile olay düğümlenir
Çözüm: Olay beklenmedik bir sonuçla biter. Fablin en kısa bölümüdür.
Öğüt: Ana fikir bu bölümde öğüt niteliğinde verilir. Bu bölüm kimi zaman başta, kimi zaman sondadır. Kimi zaman da sonuç okuyucuya bırakılır.

Yer: Tasvir yapılmaz fakat çevre çok iyi verilmelidir: Orman, göl kenarı, yol... gibi. Olayın geçtiği yer olayla birlikte değişebilir.

Zaman: Her olay gibi fabldeki olay da bir zaman diliminde geçer. Kronolojik zaman kullanılır.

Dünyanın en ünlü fabl yazarları Ezop ve Jean de La Fontaine'dir. Ezop'un fablları İ.Ö. 300 yılında derlenerek yazıya geçirilmiştir. ABD'li James Thurber ve İngiliz George Orwell çağdaş fabl yazarlarıdır. Fablı ilk olarak yazanlar Hititlerdir. Hititler fablları taş tabletlere yazıp resimliyorlardı.

2)Masal

Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikayelerine masal denir.

Masal türünün özellikleri

—Masallar, meydana geldikleri zaman bir kişinin malıyken, yaygınlaştıkça, yöreden yöreye, ülkeden ülkeye geçtikçe halkın malı olur. Masal, anonim bir türdür.

—Masallarda genellikle iyilik-kötülük, doğruluk-haksızlık, adalet-zulüm, alçakgönüllülük-kibir... gibi zıt durumların temsilcisi olan kişilerin mücadelelerinden veya insanların ulaşılması güç hayallerinden söz edilir.


—Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir.

—Anlatımda genellikle geniş zaman veya öğrenilen geçmiş zaman kipi (-mişli geçmiş) kullanılır.

—Anlatım kısa ve yoğundur.

—Masal kişileri her tabakadan seçilebilir. Masallarda cinler, periler, devler de rol alır.

—Masalların bir kısmı hayvanlarla ilgilidir.

—Masalların çoğu " bir varmış, bir yokmuş" ya da " evvel zaman içinde, kalbur saman içinde" gibi ifadelerle başlar. Bunlara tekerleme ya da döşeme denir. Tekerlemeden sonra olay ve dilek bölümleri gelir. Türk masallarında dilek bölümü "Onlar ermiş muradına .. " ya da " gökten üç elma düştü." biçiminde başlar.

— Masallarda milli ve dini motiflere hemen hiç yer verilmez.

— Masallarda genellikle bir eğitim amacı saklıdır; masallar bu yönüyle didaktik (öğretici) bir nitelik taşır.

—Masal türünün Hindistan'da doğduğu sanılmaktadır.



3)Hikaye (Öykü)

Önemli farklılıkları olmakla birlikte "küçük roman" şeklinde tanımlanabilir. Millî kültürümüzün önemli parçalarından "
Dede Korkut Hikâyeleri", "destanlar" ve "halk masalları" nı saymazsak, Avrupaî tarzda ilk hikâyeler, Tanzimat edebiyatı döneminde görülür.

İlk hikâye kitabı, Emin Nihat'ın "Müsameretnâme"dir. Bu kitapta toplanan hikâyelerin kuruluşu, işlenişi "Binbir Gece Masalları" na benzer.

Dünya hikâyeciliğinde iki hikâye biçimi hâkimdir. Bunlar:

1) Maupassant Biçimi :
Hikâyede asıl olan "olay" dır. Okuyucunun hikâyeyi şöyle ya da böyle yorumlamasına imkân verilmez. Çünkü, hikâyedeki olay, mantıklı bir seyir hâlinde takip eder. Kişilerin portreleri, özenle ve ayrıntılı olarak çizilir.

2) Çehov Biçimi: Hikâyede asıl olan "olay" değildir. Hikâye, sona erdiği zaman her şey bitmiş değildir. Hikâye, asıl bundan sonra başlıyor demektir. Zira, kişiler tamamıyla tanıtılmadığı, olaylarda kesinlik hâkim olmadığı için okuyucunun hayal kurması devamlı hareket hâlindedir ve kendine göre yorumlar yapmaya uygundur.

Çehov, hikâye anlayışını şöyle anlatır:

"Kaleme alınan konular, "sade" olmalı. Piyer Semenovi, Maira İvanovna ile nasıl evlendi gibi... Hem sonra, yok psikoloji tahlilleri, yok hikâye, yok bilmem ne imiş! Bunlar hep özenti... Hatırınıza ilk gelen başlığı koyun, kılı kırk yarmayın, tırnak, çizgi gibi işaretleri çok az kullanmaya bakın, gösteriştir bu. Benim işim anlatmaktır. Ancak, onu başarabilirim. "

Hikayenin Unsurları

Hikâyenin planı da diğer yazı türlerinde olduğu gibi üç bölümden oluşur; ancak bu bölümlerin adları farklıdır. Bunlar:

1)Serim: Hikayenin giriş bölümüdür.Bu bölümde olayın geçtiği çevre , kişiler tanıtılarak ana olaya giriş yapılır.
2)Düğüm: Hikayenin bütün yönleriyle anlatıldığı en geniş bölümdür.
3)Çözüm: Hikayenin sonuç bölümü olup merakın bir sonuca bağlanarak giderildiği bölümdür.

Ancak bütün hikayelerde bu plân uygulanmaz , bazı öykülerde başlangıç ve sonuç bölümü yoktur .Bu bölümler okuyucu tarafından tamamlanır.

Hikaye Çeşitleri

Hikâye, hayatın bütünü içinde fakat bir bölümü üzerine kurulmuş derinliği olan bir büyüteçtir. Bu büyüteç altında kimi zaman olay bir plan içinde , kişi, zaman, çevre bağlantısı içinde hikaye boyunca irdelenir. Kimi zaman da büyütecin altında incelenen olay değil, hayatın küçük bir kesiti, insan gerçeğinin kendisidir Bu da öykünün çeşitlerini oluşturur. Buna göre;



4)Roman

Olmuş ya da olabilir nitelikteki olayları ve konuları ele alan edebî türlere Roman denir. Diğer türlerden ayrılan en önemli özelliği, uzunluğudur. Romanlarda, toplumsal olaylar ve ilişkiler gerçeklere uygun bir tarzda ele alınır.

"Roman" kelimesi, Roma İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan halk kitlelerinin konuştuğu halk Lâtincesine verilen addır. Sonraları herkesin anlayabilmesi için bu dille yazılan destan ve hikâyelere "roman" adı verilmiştir. Kelimenin aslı buradan gelir.

İyi bir roman ilgi çekici olmalı, herkesi ilgilendiren insancıl bir tema taşımalıdır. Romandaki olaylar arasında dengeli bir sıralama ve bağ bulunmalıdır. Olaylar akla yakın olmalı, romanın konusundan doğmalıdır. Romandaki varlıkların kişilikleri baştan sona dek konuya uygun nitelikte olmalı, birbiriyle çelişmemelidir.

Roman yazarı; romanda yarattığı kişilerini kendi kişiliği içinden görebilmelidir. Romandaki davranışlar ve konuşmaların, kişilerin karakterlerinden çıkmasını sağlamalıdır.

Okuyucu, romanı iş olsun diye okumaz. Roman okurken avunmak, kendinden uzaklaşmak ister. Romandaki kişilerle ilgilenmeye başlar. Olaylar karşısındaki davranışlarının ne olacağını merak eder. Onların başarılarından mutluluk duyar. Onların sıkıntılarına üzülür. Kendisini onların yerine koyar. Onların davranışlarını eleştirir. Bu davranışlar içinde yapılmaması gerekeni, yapılmamış olanları bulur. Romanı okuyup bitirince genel bir yargıda bulunur.

Türk edebiyatında önceki yüzyıllarda roman türüne benzer edebî eserler mevcuttur. Bunlar:

1) Halk Hikâyeleri (Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin gibi.)
2) Meddah Hikâyeleri
3) Dinî Hikâyeler (Hz. Ali'nin Cenkleri gibi)
4) Destanî Hikâyeler (Dede Korkut Hikâyeleri, Battal Gazi Destanı gibi)

Avrupaî tarzda ilk roman, Tanzimat döneminde yazılmıştır. Namık Kemal'in "İntibah", ilk Türk romanıdır. Nabizâde Nazım'ın "Karabibik", ilk köy romanıdır. Yusuf Kâmil Paşa'nın Fenelon'dan çevirdiği "Telemak", ilk çeviri romandır.

Romanlardaki olaylar, bir plâna uygun olarak anlatılır. Bu plân şöyledir:

Giriş (Serim): Roman olayının başı, burada verilir.
Gelişme (Düğüm): Roman olayının gelişip, açıldığı bölümdür.
Sonuç (Çözüm): Romandaki olayın açıklığa kavuştuğu, düğümün çözüldüğü bölümdür.

Romanlar, işlenilen konularına göre şu çeşitlere ayrılır:

1) Tarihî romanlar
2) Macera romanları
    a) Polis romanları (Macera ve heyecan duygularını artıran romanlar)
   b) Egzotik romanlar (Yabancı ülkelerin toplumsal özelliklerini, geleneklerini anlatan romanlar)
3) Köy romanları
4) Sosyal içerikli romanlar
5) Psikolojik tahlil romanları


5)Tiyatro (Piyes)

Batılı tiyatro eserlerinin kaynağı Eski Yunan'dır. Eski Yunan'daki bağ bozumu tanrısı "dionizos" adına düzenlenen şenliklerden ortaya çıktığı bilinmektedir. İlk tiyatro ürünleri "trajedi"dir. Sonraları ise "dram", "komedi", "müzikal komedi" gibi türlerde tiyatro eserleri görülmektedir. "Bale" ve "opera" da Batılı anlamdaki tiyatro türlerindendir.

"Dram", Yunanca "darama" sözünden gelmektedir. Kelime anlamı; hareket hâlindeki olayların bütünü demektir. Dramatik eser denince; "Hayatı, hareket hâlinde gösteren eserlerin tamamı" akla gelir. İnsan hayatını konu olarak alan tiyatro, insan hayatının iki önemli özelliği üzerinde kuruludur:

1) Keder
2) Neşe

Bundan ötürü de tiyatro eserlerini ikiye ayırmak gerekir:

1) Trajik eserler
2) Komik eserler

Batılı anlamda tiyatro çeşitleri şunlardır:

1) Trajedi: "Çok acıklı, yürekler acısı" anlamına gelmektedir. Oyun türü olan trajedinin konusu da çok acıklı konulardır. Trajedide olaylar, genellikle tarihten ve efsanelerden alınır. Kişiler ise; eski Yunan tanrıları başta olmak üzere, hükümdarlar ve soylulardır.

2) Komedi: İnsanların, olayların gülünç yönlerini sunan, hem güldüren, hem eğlendiren ve hem de iğneleyen bir tür tiyatrodur.

3) Dram: Trajedi ile komedi arasında bir tür sahne eseridir. Türkçe karşılığı "acıklı olay" dır. Konularını günlük olaylardan ya da tarihten alabilir. Kişiler; halk arasından seçilir. Olay; hem acıklı, hem güldürücü olabilir.

4) Müzikli Tiyatro:

a) Opera: Sözlerinin tümü ya da çoğu "koro, solo, düet" biçiminde şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseridir. Oyunculara, orkestra eşlik eder.
b) Operet: Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar da bulunan müzikli tiyatrodur. Daha çok halk için yazılmış eserlerdir.
c) Opera Komik: Operetin, yüksek sınıf için yazılmış, besteli biçimidir.
ç) Vodvil: Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılara da yer verilen hafif komedidir. Bu nedenle vodvil, bir "komedi türü" olarak da gösterilir.
d) Bale: Konusu; türlü dans ve davranışlarla anlatılan müzikli, sözsüz tiyatro türüdür.

Batılı anlamda tiyatro ilk defa Tanzimat döneminde görülmektedir. Şinasi'nin "Şair Evlenmesi", ilk yayımlanan tiyatro eseridir. Namık Kemal' in "Vatan Yahut Silistre" ise, ilk defa sahneye konan tiyatro eseridir.

Bu eserlerden önce ise çeviri ve uyarlama (adapte) tiyatro eserleri görülmektedir. Sonraki dönemlerde ise, teknik açıdan daha etkili tiyatro eserleri yazılmış ve sahneye konmuştur.

Batılı özellikte tiyatro ürünlerinin Türk edebiyatına girmesinden önceki yüzyıllarda geleneksel Türk tiyatrosu vardı.


6)Şiir

Duygu, hayal ve düşüncelerin bir düzene bağlı olarak, çekici bir dil ve ahenkli mısralar içinde aktarılmasıdır.

Şiiri düz yazıdan ayıran ölçü, mısra, ahenk gibi unsurlar vardır.
Nazım (şiir) biçimindeki yazılara "manzum"; Nazım parçalarına da "manzume" denir.

Mısra (Dize): Ölçülü ve anlamlı, bir satırlık nazım birimidir.
Nazım Birimi: Şiiri oluşturan mısra kümelerine nazım birimi denir. Dörtlük,bend,beyit...
Beyit (İkilik): Aynı ölçüde olan ve anlamca bir bütünlük oluşturan ve iki dizeden oluşan nazım birimidir.
Ölçü (Vezin): Şiirde dizelerin hece sayısına veya hecelerin ses değerine göre bir uyum içinde olmasıdır.

Hece Ölçüsü: Şiirde dizeleri oluşturan sözcüklerin hece sayılarının eşitliğine dayanan ölçüdür. Hece ölçüsüyle yazılmış dizeler okunurken belli yerlerde durulur.Durulan bu yerlere "durak" denir. Durak sözcüğün sonunda yer alır.

Aruz Ölçüsü: Dizelerdeki hecelerin uzunluk ve kısalığına göre, açık ya da kapalı oluşuna göre düzenlenmesidir.Kısa heceler nokta (.) uzun heceler çizgi (-) ile gösterilir.
İmale: Aruz kalıbına uydurmak için kısa hecenin uzun sayılmasıdır.
Zihaf: Uzun heceleri kısa okumaktır.

A)Lirik Şiir
Duygu ve düşüncelerin coşkulu bir dille anlatan şiire lirik şiir denir.
Eski Yunan edebiyatında şairler şiirlerini Lyra (lir) denilen bir sazla söyledikleri için bu tür şiirlere lirik denilmiştir. Lirik şiir, dünya edebiyatında en çok işlenen ve sevilen şiir türüdür. Lirik şiirler insan yüreğine seslenen , okunduğunda insanı duygulandıran , coşkulandıran şiirlerdir. Batı edebiyatındanda Rönesans devrim şairlerinin(PETRERCA,RONSARD) daha sonra da ilke olarak içe dönüklüğü benimseyen romantik şairlerin(Lamartine ,Hugo, Goethe, Schiller) duygusal ve öznel bir nitelik gösteren şiirlerin bu türün başarılı örnekleridir.

B)Pastoral Şiir
Çoban ve kır yaşamını,doğa güzelliklerini anlatan şiirlere pastoral şiir denir.
Pastoral şiirlerin her türlü süsten , yapmacıktan ,gösteriş ve söz oyunlarından uzak bir yapısı vardır. Bunlara bukolik şiir ( çoban şiiri) de denir.
Pastoral şiirin iki biçimi vardır:

İDİL: Bir ozanın ya da çobanın ağzından yazılıp kır yaşamının çekiciliğini , güzelliğini anlatan çobanıl aşkı yansıtan kısa şiirlere denir.

EGLOG: BİR kaç çobanın karşılıklı konuşmaları yoluyla oluşturulan , aşk , kır yaşamı üzerine duygu ve düşüncelerini yansıtan pastoral şiirlere denir.

C)Epik Şiir
Epik sözcüğü , Yunancada destan anlamındaki epope den gelmektedir. Yazının bulunuşundan önceki dönemlerde ulusların hayatında derin izler bırakan tarihsel olayları dile getiren destanlar epik şiir sayılır.Epik şiirlerde yiğitlik, kahramanlık, savaş. temaları işlenir.Her epope (destan) ya da epik şiirlerde tarihsel bir gerçek vardır. Epik şiir bu gerçekten kaynaklanır.Epik şiirlerin çoğu , okuyucuyu coşkulandırdığı için lirik özellikler de taşır.

D)Didaktik Şiir
Belli bir düşünceyi aşılamak ya da belli bir konuda öğüt, bilgi vermek, ahlaki bir ders çıkarmak amacıyla öğretici nitelikte yazılan, duygu yönü zayıf şiir türüdür. Eski çağlarda ozanların eğitici öğretici bir kişi olduğu kabul ediliyordu.Eski Yunan edebiyatında HESİODOS bu türün ilk örneklerini vermiştir.Türk edebiyatında "ta'limî" terimi de aynı anlamda kullanılmıştır. Manzum hikâyeler ve fabllar da bu gruba girer.

E)Satirik Şiir
Eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay, durum, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir. Bunlarda didaktik özellikler de görüldüğünden, didaktik şiir içinde de incelenebilir. Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğru olur. Bu tür şiirlere Divan edebiyatında hiciv,Halk edebiyatında taşlama, yeni edebiyatımızda ise yergi verilir.

F)Dramatik Şiir
Tiyatroda kullanılan şiir türüdür. Eski Yunan edebiyatında oyuncuların sahnede söyleyecekleri sözler şiir haline getirilir ve onlara ezberletilirdi. Bu durum dram tiyatro türünün ( 19. yy. ) çıkışına kadar sürer. Bundan sonra tiyatro metinleri düz yazıyla yazılmaya başlanır.

Dramatik şiir harekete çevrilebilen şiir türüdür. Başlangıçta trajedi ve kommedi olmak üzere iki tür olan bu şiir türü dramın eklenmesiyle üç kere çıkmıştır.

Bizde dramatik şiir türüne örnek verilmemiştir. Çünkü bizim Batı'ya açıldığımız dönemde (Tanzimat
) Batı'da da bu tür şiirler yazılmıyordu; nesir kullanılıyordu tiyatroda. Bizim tiyatrocularımız da tiyatro eserlerini bundan dolayı nesirle yazmışlardır. Ancak nadirde olsa nazımla tiyatro yazan da olmuştur. Abdülhak Hamit Tarhan gibi...


 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol