dildersi
  Öğretici Metinler
 
1)Mektup

Uzakta bulunan herhangi dosta, arkadaşa gönderilen ya da kamu kuruluşları arasında haberleşmeyi sağlayan bir yazı türüdür. Mektuplarda dilek ve arzu bildiren duygu ve düşüncelere yer verilir.

Mektupta kullanılacak anlatım, bunu okuyacak kişinin kültür düzeyine göre ayarlanır. Arkadaşa yazılacak bir mektupta kullanılacak dil, büyüğe yazılacak mektuptaki dilden elbette farklı olmalıdır.

Mektuplar, dört grupta sınıflanmaktadır:
1) Özel Mektuplar
2) Edebî Mektuplar
3) Resmî ve İş Mektupları
4) Açık Mektuplar

A)Özel Mektuplar
Akraba ve dost gibi yakın çevredeki insanlara yazılan mektup çeşididir. Bu tür mektuplarda doğal ve samimi anlatım ön plândadır. Sanatçı ve edebiyatçıların, daha çok genel konular üzerinde yazdıkları özel mektuplara "edebî mektup" da denmektedir.

Özel mektupları yazarken dikkat edilecek özellikler şunlardır:

a) Mektup yazılacak kâğıt, şekil yönünden düzenli ve temiz olmalıdır.

b) Mektup, mürekkepli ya da tükenmez siyah renkli kalemle yazılmalıdır.

c) Mektubun sağ üst köşesine "tarih", yanına da yazıldığı "yerin adı" konmalıdır

d) Mektubu göndereceğimiz kişinin genel özelliklerine göre (yaşı, kültür düzeyi, yakınlık derecesi vb.) "hitap cümlesi" bulunmalıdır.

e) Mektubun sağ alt köşesine "ad-soyad" yazılmalı ve "imza" atılmalıdır.

f) Mektubun sol alt köşesine "adres" yazılmalıdır.

B)Edebi Mektuplar

Edebî mektuplar; yazarları, içerikleri ve ifade şekilleri ile özel mektuplar içinde ayrı yer tutar ve ayrı şekilde ele alınırlar. Edebî mektuplarda, mektubun yazıldığı dönemin edebiyat ve düşünce olayları yer alır. Yazar, karşısındakine öğüt verir, yol gösterir. Eski dönemlerde, bu tür kişisel edebî mektuplar, "Mektûbât = Mektuplar" adı altında toplanır ve geniş kitlelerin de okuyabilmesi için yayımlanırdı.

Düşünce ve edebiyat alanındaki görüşleri sergilemeleri bakımından mektupları yayımlanan yazar ve şairlerimizden bazıları şunlardır:


C)Resmi Mektuplar, İş Mektupları

Bir talebi ya da siparişi bildirmek, bir soruna açıklık getirmek, iş başvurusunda bulunmak, bir üst makama belirli bir durumla ilgili bilgi iletmek vb. amaçlarla kişiler ile kişiler, kişiler ile kurumlar ya da kurumlar ile kurumlar arasında yapılan yazışmalardır.


D)Açık Mektuplar

Her hangi bir düşünceyi, görüşü açıklamak, bir tezi savunmak için bir devlet yetkilisine ya da halka hitaben, bir kişi ya da kurum tarafından yazılan, gazete, dergi aracılığı ile yayımlanan mektuplardır.

Açık mektuplarda sadece yazanı değil, geniş kitleleri ilgilendiren önemli konular ele alınır.

Açık mektubun türü; makale, fıkra, inceleme yazılarından birine uygun olabilir. Açık mektup örneklerine zaman zaman gazete ve sanat dergilerinde rastlanmaktadır.



2)Günlük

Bir kimsenin düzenli olarak, günlük olaylarla ilgili yorumlarını, bunlardan kaynaklanan o günkü anlayışlarını, düşüncelerini, üstüne tarih atarak kaleme aldığı kısa yazılara “günlük” veya “günce” denir.

Günlük Özellikleri

1- Yaşan olayların, izlenimlerin günün gününe yazılması ile oluşurlar
2 - Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve özlü yazılardır
3 - İnandırıcı, içten ve samimidirler.
4 - Konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
5 - Yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını yansıtırlar.
6 - Gerçekler, yaşanılanlar değiştirilmeden, çarpıtılmadn yazılır
7- Tarih, biyografi, anı için birer belge değeri taşırlar.


A)İçe Dönük Günlükler

azarın bir bakıma kendi kendi ile konuşmasıdır içinde bulunduğu doğal ve toplumsl çevreden yazgısından yakınır. Bu metinlerde yazarın yaşadığı duygusal coşkunluğu bulabileceğimiz gibi, çeşitli kavramlar hakkındaki düşüncelerin yazarın bilincindeki açılımlarını da bulabiliriz. Stendhal'ın günlüğü, Rus yazar Alexander Sergeyeviç Puşkin'in "Gizli Günce" bu metinlere örnek gösterilebilecek niteliktedir. Fransız yazarı Andre Gide ve bizde Nudullah Ataç bu türün başta gelen ustalarındandır.

B)Dışa Dönük Günlükler

Bu tip günlüklerde yazarlar, alaycı bir tavırla dönemin olaylarını, siyaset, sanat ve edebiyat adamlarını ya da gündelik sıkıntılarını öykü tekniği kullanılarak anlatmaktadırlar. Bu tür günlüklerde yazar kendi zaman dilimi içindeki tutum ve davranışlardan, düşünsel akımlardan haber verir. Bu nedenle de bu günlükler birer belge değeri taşır. Ünlü ressam Paul Gaugin'in o dönemde Fransız kolonisi olan Markiz adalarında yazdığı günlük, dışa dönük günlüklere örnek olabilir.



3)Anı (Hatıra)

Toplum hayatında önemli görevler üstlenmiş, toplumu ilgilendiren önemli olayları bizzat yaşamış veya bu olaylara şahit olmuş kişilerin bu olayları duyurmak için sanat değeri taşıyan bir üslupla yazdıkları yazılara “anı” (hatıra, hatırat) denir. Anıların yazıldığı defterlere “hatıra defteri” denir.

Anı yazıları yaşanmakta olanı değil, yaşanmışı konu alır. Anılar ya günü gününe tutulan notlardan yararlanılarak ya da yaşanan olaylar anımsanarak sonradan yazılır. Her iki durumda da anılar yaşandıktan çok sonra kaleme alınır. Anılarda gözlem esastır. Anılar kişinin kendi özel tarihidir. Mesleki yaşamında başarıya ulaşmış veya şöhreti yakalamış bazı kişiler anılarını yazarlar.

Anının özellikleri şunlardır:

  • Anılar tarihi gerçeklerin öğrenilmesine katkı sağlar.
  • Gelecek kuşaklara ders vermek ve kamuoyu ile hesaplaşmak amacı da vardır.
  • Anılar kişinin yaşadığı dönemle ilgili bilgiler de verir. Bu bakımdan anılar tarihe ışık tutan kaynaklar arasında yer alır.
  • Yaşanmış olayların gizli kalmış bazı yönlerini açığa çıkarır. Ancak bunlar, olaylara kişisel bakış açısıyla kaleme alınmış olduklarından kesin ve bilimsel bir doğru gibi kabul edilemez ve nesnel bir belge niteliği taşımaz.
  • Anılar sonradan kaleme alındığı için olaylar üzerinden çok zaman geçmiş olur. Kişi bu zaman içinde değişim geçirebilir, olaylara bakış açısı değişebilir. Dolayısıyla anılar yazıldıkları andan bakılarak kaleme alınır.
  • Anıların mutlaka gerçeği anlattığı söylenemez, onlara sağlam tarihî belgeler olarak bakılamaz.

4)Biyografi

Edebiyat, sanat, siyaset, ticaret gibi alanlarda haklı bir üne kavuşmuş, tanınmış insanların hayatlarını, eserlerini, başarılarını okuyucuya duyurmak amacıyla yalın bir dille, tarafsız bir görüşle yazılan inceleme yazılarına “biyografi (yaşam öyküsü, hayat hikâyesi)” denir. Eskiden bu tür yazılara “tercüme-i hâl” denirdi.

Biyografinin özellikleri şunlardır:

  • Biyografide amaç, söz konusu kişiyi tüm yönleriyle tanıtmaktır.
  • Biyografilerde anlatılan kişinin özellikle hayatı, eserleri, kişiliği, görüşleri konu edilir.
  • Biyografide kişinin nerede doğduğu, çocukluğunun nasıl bir ortamda geçtiği, öğrenim hayatı, yaptığı işler, çalıştığı yerler, kişiliği, huy ve karakteri, davranış özellikleri, başarılı olduğu alanlar, eserleri, ürünleri anlatılır.
  • Belgelere ve örneklere dayandırılarak hazırlanan biyografiler sanat ve meslek alanındaki tarihçiler için önemli kaynaklardır.
  • Biyografiler belgesel nitelikte olup gelecek kuşaklara önemli bilgilerin, tecrübelerin, örneklerin, görüşlerin aktarıldığı kaynaklardır.

5)Otobiyografi

Bir kişi hayatıyla ilgili dönemleri bütün ilginç yönleriyle geniş şekilde kendisi yazarsa buna “otobiyografi (öz yaşam öyküsü)” denir. Yani kişi kendi biyografisini yazarsa bu otobiyografi olur.

Otobiyografinin özellikleri şunlardır:

  • Otobiyografide doğumdan itibaren otobiyografinin yazıldığı ana kadar yaşananlardan anlatmaya değer olanlar yazılır.
  • Otobiyografilerde çoğu zaman sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden ve sosyal çevresinden, aile içi durumlarından da söz eder.
  • Edebiyat, sanat, siyaset, spor gibi değişik alanlarda ünlü bir kişi; diğer insanlarca bilinmeyen yönlerini, başarısını nelere borçlu olduğunu ve nasıl kazandığını anlatmak amacıyla otobiyografisini yazar.
  • Otobiyografi her ne kadar öznel bir anlayışla kaleme alınsa da gerçekler göz ardı edilmemelidir.
  • Bütün bu iyi niyete rağmen otobiyografiler öznel eserler olarak kabul edilir. Çünkü kişi kendisini anlatmaktadır ve bunu yaparken tarafsız davranamaz.
Kişinin kendi hayatını roman şeklinde yazması sonucunda ortaya çıkan esere “otobiyografik roman” denir. Bu türün örneklerini anı türünde verilmiş eserlerde de görmek mümkündür.

Anı-Otobiyografi Farkı


Anılar üslup yönüyle otobiyografilere de benzer; ancak anı otobiyografi içinde sadece bir bölüm sayılabilir. Yani otobiyografiler anıya göre daha geniş ve daha uzun bir dönemi içine alır.



6)Gezi Yazısı

Herhangi bir kimsenin, daha çok bir edebiyat sanatçısının gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gezip gördüğü yerlerdeki toplumları, kentleri, yerleri, yaşayışları, âdet ve töreleri, gelenek ve görenekleri, doğal ve tarihî güzellikleri, ilgi çeken değişik yönleri edebî bir üslup içinde kaleme alarak anlatmasına “gezi yazısı” (seyahatname) denir.

Yazar, gezip gördüğü yerlerle ilgili gözlemlerini, incelemelerini, bilgileri bir araya getirerek gezi yazısını yazar. Okur, anlatılan yerleri bu sayede sanki yazarla birlikte geziyormuş hissine kapılır. Gezi yazılarında aydınlatıcı, öğretici bilgiler de yer alır. Amaç, gezilen yeri okuyucuya her yönüyle tanıtmaktır. Bu yapılırken geçmişle gelecek arasında bağ kurulur, toplumların birbirleriyle ilişki kurması ve birbirlerini tanıması, toplumlar arası kültür alışverişi ortamının oluşması sağlanır.

Gezi yazısının özellikleri şunlardır:

  • Gezi yazılarında, gezilip görülen yerin bütün özellikleri ele alınır.
  • Gezilen yerin özellikle tarihî, coğrafî, tabiî ve sosyal nitelikleri belirgin şekilde anlatılır.
  • Gezi yazılarında gezginin dikkatini çeken ve farklı bir özellik gösteren insanlar, tarihî ve tabiî güzellikler, farklı kültürler gibi konular güncel olaylarla da bütünleştirilerek edebî bir üslupla yazıya geçirilir.
  • Gezi yazılarında ayrıca yörenin dil, din, inanç, âdet, gelenek, görenekleri incelenir. Bölgedeki insanların düşünce yapısı ortaya konur.
  • Bölge, okuyucunun daha iyi anlaması açısından başka bölgelerle kıyaslanır.
  • Yazar, gezisi esnasında birçok yer görür, birçok insanla tanışır; bunları hafızasında tutmak zor olduğu için gezi esnasında kısa notlar alır ve bunları hikâye eder.

7)Sohbet


Bir yazarın günlük olaylar arasından seçtiği bir konuyla ilgili kendine özgü görüş ve düşüncelerini fazla derinleştirmeden karşısındakilere konuşuyormuşçasına anlattığı yazı türüne “sohbet (söyleşi)” denir. Sohbet yazılarına eskiden “muhasebe” denirdi.

Sohbetin özellikleri şunlardır:

  • Çoğunlukla, günlük konuların işlendiği sohbet yazılarında konuşma senli benli bir anlatım yolu seçilir.
  • Yazar deyimlerden, atasözlerinden, hatıralardan, halk fıkralarından, nüktelerden, özlü sözlerden çokça yararlanır.
  • Sohbet türü yazılarda herkesi ilgilendiren konular seçilir.
  • Cümleler, konuşma üslubundadır ve genellikle devriktir.
  • Yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar, cevaplar verir, düşüncelerini günlük konuşma dili içtenliği içerisinde açıklar.
  • Sohbetlerde konu uzatılmaz, fazla ayrıntıya girilmez, sadece konuya dikkat çekilir, anlatılanlar kanıtlanmaya çalışılmaz, anlatılanlara inanılması için bir gayret ortaya konmaz.
  • Amaç, okuyucuyu konu üzerinde düşünmeye davet etmektir.

8)Haber Yazıları

Toplumda veya tabiatta meydana gelen çeşitli olay, durum ve görünümle ilgili bilgi ve duyurulara “haber”; bu haberlerin halka duyurulması amacıyla hazırlanan yazılara da “haber yazısı” denir.

Haber yazıları, belli bir zamanda ve yerde olmuş olayları merakı giderecek düzeyde ayrıntılı ve anlaşılır bir dille aktarır. Haber yazılarında inandırıcılık, belgelere dayanma, olayı tüm boyutlarıyla aktarma, yansız davranma, okuyucunun farklı yorumlamasına imkân vermeyecek şekilde, açık ve anlaşılır bir dil ve üslupla aktarılması gibi unsurlara dikkat edilir.

Haber yazılarının özellikleri şunlardır:

  • Haber yazılarının günlük ve önemli olması gerekir.
  • Kolay anlaşılır; akıcı, açık ve duru olmalıdır.
  • Haber yazıları toplumun büyük bir kısmını ilgilendirmelidir.
  • Yazan kişi anlattıkları karşısında tarafsız kalmalı, yorumdan kaçınmalıdır.
  • Yanlış anlaşılmalara yer verecek cümlelerden uzak durmalıdır.
  • Anlatılanlar ilgi çekici olmalıdır.

9)Fıkra

Bir yazarın herhangi bir konu hakkındaki kişisel görüş, anlayış ve düşüncelerini kanıtlama gereği duymadan hoş bir üslupla yazdığı, kısa fikir yazılarına “fıkra” denir.

Fıkranın özellikleri şunlardır:

  • Köşe yazısı olan fıkralarda yazar, gündelik olayları özel bir görüşle, güzel bir üslupla, hiç kanıtlama gereği duymadan her gün kaleme alır.
  • Düşünceleri hiçbir kalıba bağlı kalmadan serbestçe ortaya koyar.
  • Ele aldığı konu üzerinde bir kamuoyu oluşturmayı amaçlar.
  • Gazetelerin bazı sayfalarında, belli köşelerde, genel bir başlıkla, çoğunlukla da her gün yazılan fıkralarda konu kısaca incelenir, ancak mutlaka bir sonuca varılır.
  • Daha çok iğneleyici, alaycı bir dille, bazen eleştiri bazen de sohbet tarzında yazılır.
  • Fıkralarda okuyucuyla sohbet ediliyormuş havası hâkimdir. Anlatım senli benlidir.
  • Cümleler kısa ve anlaşılır niteliktedir.
  • Konular günceldir ve anlatılanların kalıcılık niteliği yoktur.
  • Olaylar kişisel bir bakış açısıyla işlenir.
  • Kısa, etkili ve dokunaklı bir sonuca varılır. Amaç, okuyucuyu etkilemektir.
  • Düşünceler tekrarlanmaz. Bu yüzden fıkralar öz ve yoğun bir anlatıma sahiptir.
  • Amaç, okuyucuya bazı günlük sorunları tanıtmak, bu sorunlar hakkında düşünceleri, derinliğe inmeden kanıtlamaya kalkmadan söylemektir.
Fıkra – Sohbet Farkı

Sohbette, fıkradan farklı olarak, karşılıklı konuşma üslûbu vardır. Yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar, cevaplar verir. Fıkralarda yazar serbest bir anlatımla düşüncelerini okuyucuya benimsetmeye çalışır. Sohbetlerin dışa dönük bir yapısının olması da onun fıkradan ayrılan yönlerinden bir diğeridir.

Makale - Fıkra Farkı

Makalelerde ispat esastır. Mutlaka bir sonuca varılır. Ciddî, bilimsel bir dil kullanılır. Oysa fıkralar daha serbest ve mizahî öğeler de içeren yazılardır. Yazar ilgi çekici konulardaki düşüncelerini tarafsız olma kaygısı gütmeden açıklar. Makaledeki gibi bir ispat (kanıtlama) zorunluluğu fıkrada yoktur.



10)Deneme

Bir yazarın kendi isteğine göre seçtiği herhangi bir konuda kesin yargılara varmadan, kişisel düşüncelerini kendi kendisiyle konuşuyormuş havası taşıyan bir üslupla kaleme aldığı yazılara “deneme” denir. Deneme, yazarın gözlemlediği ya da yaşadığı olay, olgu, durum ve izlediği varlıklarla ya da herhangi bir kavramla ilgili izlenimlerinin belli bir plana bağlı kalmayarak, tamamen kendi kişisel görüşüyle serbestçe yazıya döktüğü kısa metinlerdir. Deneme yazarı öne sürdüğü düşünceyi doğrulama, ispatlama, kanıtlama kaygısı taşımaz. Denemenin inandırıcılığı, ele alınan konunun içtenlikle anlatılmasından kaynaklanır.

Denemenin özellikleri şunlardır:

  • Denemelerde yazar herhangi bir konudaki görüşlerini kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlatır.
  • Deneme, kişinin kendi dışındaki varlıklarla herhangi bir konuda gerçek ya da hayalî olarak girdiği diyalogun ürünüdür.
  • Denemeler tek bir konuyu rahat ve akıcı bir biçimde ele alan, çoğu kez yazarının kişisel bakış açısı ve deneyimini aktaran orta uzunluktaki edebî metinlerdir.
  • Konuların kişisel bir anlayışla işlenmesi; çeşitli sanatçıların aynı konudaki değişik fikir, zevk ve inanışlarını yansıtması bakımından bu tür önemlidir.
  • Denemeye özgü belirli bir konu yoktur. Konu özgürce seçilir.
  • Her şey denemenin konusu olabilir. Yeter ki yazarın o konuda bir birikimi olsun. Ancak denemeler daha çok her devrin, her ulusun insanını ilgilendiren konularda yazılır.
  • Denemelerde diğer fikir yazılarından farklı olarak aşk, dostluk, iyilik, güzellik, ahlak, sevinç, kültür, yiğitlik gibi daha çok soyut ama kalıcı ve evrensel konular işlenir.

11)Makale

Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir gerçeği ortaya koymak, bir tezi kanıtlamak veya bir düşünceyi savunmak amacıyla kaleme alınan ve temel öğesi fikir olan yazılara “makale” denir.

Makalenin özellikleri şunlardır:

  • Makalede temel unsur düşünce “fikir”dir.
  • Yazar, herhangi bir konudaki görüşlerini, belli kanıtlar, belgeler, inandırıcı veriler kullanarak anlatmaya çalışır, böylece okuyucuyu bilgilendirmeyi amaçlar.
  • Makalenin amacı; açıklama, eleştiri, tanıtım, bilgilendirme de olabilir. Ama genellikle eleştirel tutum ön plandadır.
  • Makaleler, yazıldıktan sonra bir araya getirilerek makale kitapları şeklinde yayımlanabilir.
  • Makalede açık, anlaşılır, ciddi bir dil kullanılır.
  • Makaleler öğretici yazılardır. Bu nedenle yazar tutarlı, tarafsız, bilimsel bir üslûp kullanır.
a. Edebî makale: Dil, edebiyat ve sanatla ilgili konuları işleyen makale türüdür.

b. Meslekî makale: Tıp, ekonomi, sosyoloji gibi bilimin ve bilime dayalı mesleklerin değişik dalları ile ilgili konulan işleyen makale türüdür.


12)Eleştiri


Şiir, tiyatro, hikâye, roman, resim, heykel, film gibi bir sanat veya düşünce eserinin, zayıf ve güçlü yönleri göz önünde bulundurularak gerçek değerini belirleme amacıyla yapılan inceleme sonucunun anlatıldığı yazı türüne “eleştiri (tenkit)” denir. Bir kimsenin kendi eleştirisini yazarken ortaya koyduğu esere “otokritik” veya “özeleştiri” denir.

Eleştirinin özellikleri şunlardır:

  • Eleştirilen sanat eserinin kimin tarafından, hangi zaman ve çevrede, hangi şartlar altında yazıldığı dikkate alınır; yerli ve yabancı benzerleriyle karşılaştırması yapılır.
  • Eleştirilen bir sanat eseri konusu, dili, üslubu, tekniği, kahramanları, gözlem ve betimlemeleri bakımından değerlendirilir.
  • Eleştirilen eserin sanatçısının orijinal görüş ve duyuşları saptanır. Eserin sanat dünyasına ne gibi bir katkı yaptığı ortaya konur.
  • Bir sanatçı eleştiriliyorsa onun hataları, orijinal yanları belirtilir, sanatını geliştirmesi için yapması gerekenler açıklanır.
  • Eleştiriye konu olan eser, yalın bir dille tanıtılır.
  • Eleştirmen, eserin gerçek değerini, güçlü ve zayıf yönlerini, özünü ve önemini belirtir; yeni eserler için sanatçılara kılavuzluk eder.
  • Bir şiirin eleştirisini yapan kişi şair olmayabilir ama bu türün bütün özelliklerini çok iyi bilmeli, başka örneklerle karşılaştırarak şiirin gerçek değerini taraf tutmadan belirleyebilmelidir.
Eleştiri Türleri

a. İzlenimsel (empresyonist) eleştiri: Edebî eserlerin okuyucu üzerinde bıraktığı etkilerden, izlenimlerden yola çıkılarak yapılan eleştirilere “izlenimci eleştiri” denir. İlkelerini ünlü Fransız edebiyatçı Anatole France (Anatol Frans)’ın belirlediği ve eleştirmenin bir eseri kendi zevk, algılama, değer ölçülerine göre incelediği eleştiri türüdür. Bu tür eleştirilerde öznel, kişisel yargılar ağırlıktadır. Bu nedenle günümüzde izlenimsel eleştiri edebiyat dünyasından pek rağbet görmez.

b. Nesnel (bilimsel) eleştiri: Edebî eserlerin içerik, yapı ve üslûpları üzerinde tarafsız olarak yapılan eleştirilere de “bilimsel eleştiri” denir. Bu eleştiri türünde, her eserin değerlendirilmesinde kullanılabilecek ölçütler vardır. Eleştirmen, kişisel yargılara varmaktan kaçınmaya çalışır. Bilimsel araştırmalardan yararlanarak, eseri tarafsız bir gözle değerlendirir. Eseri, ister beğensin ister beğenmesin, kendi duygularını işin içine katmadan, eserin sanat değerini ortaya koymaya çalışır.





 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol